Hayvanların kuru döneme iyi hazırlanması, iyi bir kuru dönem yönetimi ve beslemesi hayvanın doğurduktan sonra yüksek pik verime ulaşması ve yüksek toplam laktasyon süt verimi sağlamasının en önemli anahtarlarından biridir.
Hayvanlar daha kuruya çıkmadan birkaç hafta önce mutlaka ayak bakımından geçirilmeli, kuyruk tüyleri kısaltılmalı, meme ve genital bölge tüylerden ve kalıcı hale gelmiş pisliklerden temizlenmelidir. Ayak problemi ile doğuran hayvan pik verime ulaşamaz, gebeliği gecikir, temizliği yapılmayan hayvan ise kolayca metritis ve mastitise yakalanır.
İnekler kuruya 3.0-3.5 arasında bir vücut kondisyon skoru ile çıkmalıdırlar. Eğer inekler yağlanarak kuruya çıkıyor ya da kuru dönemde yağlanıyorsa ciddi süt ve döl verimi kayıpları oluşacaktır. Bu amaçla laktasyon dönemi boyunca iyi bir gruplama stratejisi ile süt verimlerine göre beslenmeli ve kuru döneme de aşırı konsantre yem yememelidirler.
Kurudaki ineklerin hayvan refahı çok önemlidir. Bu nedenle barındırıldıkları bölmelerin temizliğine dikkat edilmelidir. Özellikle kuru dönemin son 3 haftasında hayvan başına 90 cm yemlik uzunluğu düşmelidir. Yemlikte kilit sistemi varsa bu bölmedeki kilit sayısı hayvan sayısından % 10-15 fazla olmalıdır.
Kuru dönem grubunda yemlik uzunluğu yetersiz ya da yemlikteki kilit sayısından fazla hayvan varsa bazı hayvanlar doğuma zayıflayarak girerler. Bu hayvanlar doğumdan sonra pik verime ulaşamaz, bağışıklık sistemleri zayıflar, endometritis oranları artar ve geç gebe kalırlar.
Çok büyük sürülerde kurudaki inekler tek grup halinde beslenebilirler, ancak bunun başarılı olabilmesi için iyi bir besleme programı ve takip gerekir. Tek grupta beslemek işçilik kolaylığı ve hayvanların grup değiştirme stresi yaşamaması bakımından avantajlıdır. Ancak kullanılacak katkı maddeleri bakımından daha maliyetlidir.
İneklerin kuru dönemde ilk 5 ve son 3 hafta şeklinde iki grupta beslenmesi, doğumu yaklaşan ineklerin daha yakından takibi, problemli ineklere özel uygulamaların daha kolay yapılabilmesi, anyonik katkıların ve diğer takviyelerin sadece son 3 haftada uygulanması ile daha ekonomik bir sistemdir.
İnekler tek ya da iki grup halinde de beslenseler, aşırı konsantre yem ve aşırı enerji tüketimini önleyen ve bol kaba yeme dayalı bir besleme uygulanmalıdır. Aşırı mısır silajı kullanılmamalı, bol miktarda çayır kuru otu ve samanın kuru dönem için en uygun kaba yemler olduğu dikkate alınmalıdır. Kuru dönemde yonca gibi baklagil kuru otları sınırlandırılmalı ya da en iyisi hiç verilmemelidir.
Yağlanmış olan inekler kuru dönemde zayıflatılmamalıdır. Kuru dönemde zayıflatılan ineklerde karaciğer yağlanması riski artar, pik verime ulaşamazlar, doğum sonrası bağışıklık sistemleri zayıf ve süt yağ oranları düşük olur. Bu hayvanları zayıflatmak yerine metabolik hastalıklardan koruyucu takviyeler ile doğurtmak daha doğrudur.
Kuru dönemde yağlanmış ineklere doğuma 7-10 gün kala günde 300 ml propilen glikol, 15 g korunmuş kolin ve 15 g Niasin takviyesi yapmak karaciğer yağlanması ve ketozisin önlenmesine yardımcı olur. Yağlanmış olarak doğuran ineklere doğumdan sonra 7-10 gün boyunca aynı miktarda propilenglikol içirmek yararlı olacaktır.
Hipokalsemi doğumdan sonra meydana gelebilecek birçok metabolik hastalığın hazırlayıcı sebeplerinden olduğu gibi, doğumdan sonra yem tüketiminin düşük olmasına ve hayvanların pik verime ulaşamamasına neden olur. Yapılan araştırmalar sürülerde klinik hipokalsemi oranı %5 civarında iken subklinik hipokalsemi oranının %50’nin üzerinde yaşandığını göstermektedir.
Klinik hipokalsemi kolayca teşhis ve tedavi edilirken subklinik hipokalseminin tespiti zordur ve sürülerde klinik hipokalsemiye göre çok daha fazla ekonomik kayba neden olur. Hipokalsemiye karşı önlemler henüz hayvan doğurmadan kuru dönemin son safhasında alınmalıdır.
İnekler doğumdan sonra kolostrum ve süt ile günde en az 20-30 g kalsiyum atarlar. Bu da kan kalsiyumunun normal düzeyi olan 8.5–10 mg/dl seviyelerinden daha aşağı düşmesine neden olur. Kan Ca düzeyi 8.5 mg/dl düzeyinin altına düştüğünde subklinik, 5.5 mg/dL düzeyinin altına düştüğünde ise klinik hipokalsemi başlamış demektir.
Subklinik hipokalsemi plasenta retansiyonu, güç doğum, metritis, abomasum deplasmanı, mastitis oranlarında artma ve bağışıklık sisteminin zayıflaması gibi çok sayıda probleme neden olur. Yem tüketimini de düşürdüğü için ketozis ve karaciğer yağlanması riski artar, döl verimi sorunları daha çok yaşanır.
BÜKE ANYONİK KURU DÖNEM YEMİ (MEDİCA) Doğumuna 3 hafta kala 6 kg yedirildiğinde ineklerin subklinik ve klinik hipokalsemiden korunmasına yardımcı olur. Plasenta retansiyonu, güç doğum, abomasum deplasmanı riski azalır. Doğum sonrası yem tüketimi daha hızlı artar, yüksek süt verim piki, toplam laktasyon süt veriminde artış sağlanır ve metabolik hastalıklara karşı dayanıklılık artar. Doğumdan sonra süt yemine alışmayı kolaylaştırır ve asidozis riski azalır.
DOĞUM ÖNCESİ İNEKLERİNİZE SÜT YEMİ YEDİRMEYİNİZ! KURU DÖNEMİ BÜKE ANYONİK KURU DÖNEM YEMİ (MEDİCA) İLE TAMAMLAYINIZ!
Anyonik beslemenin etkisi, anyonik rasyon yedirilmeye başlandıktan 72 saat sonra oluşur. Yeterli anyonik etki oluşan ineklerde idrar pH’ı 6.0-6.5 arasına düşmüş olmalıdır. Eğer bu etki sağlanamadıysa rasyon gözden geçirilmelidir. İdrar pH’ı 8.0 civarında doğuran ineklerin tamamında en azından subklinik hipokalsemi yaşandığı araştırmalar ile kanıtlanmıştır.
Kuru dönemde anyonik rasyon kullanılmıyorsa rasyon Ca düzeyi kuru maddede %0.66’yı geçmemeli ve potasyum ve kalsiyum bakımından zengin baklagil kuru otları gibi kaba yemler kullanılmamalıdır. Anyonik rasyon kullanılıyorsa rasyon Ca düzeyi rasyon kuru maddesinde % 1.4-1.5 ve Mg düzeyi de % 0.45 olmalıdır.
Kuru dönemde düşük enerjili ve bol kaba yem içeren rasyonlar kullanılmalı, toplam rasyon protein oranı %13-14’ü geçmemelidir. Kuru dönemde bağışıklığı destekleyici vitamin ve minerallerin kullanılması doğum sonrası enfeksiyonları azaltacak, buzağıya içirilen kolostrumun da daha kaliteli olmasını sağlayacaktır.
Doğumdan hemen sonra ve 12 saat sonra kana hızlı geçen Ca kaynakları takviyesi yapılmalıdır. Doğumdan sonra ise rasyon kuru maddesindeki Ca oranı % 0.8-0.9 olmalı ve Ca/P oranı ise 1.1-1.2 arasında gerçekleşmelidir. Doğumdan hemen sonra intravenöz yolla Ca verilmesi parathormon aktivitesini baskılayarak hipokalsemiyi teşvik eder.
Doğumda ineğe hijyenik, konforlu ve sakin bir ortam hazırlamak ve doğum sürecini iyi yönetmek doğum sonrası yaşanacak enfeksiyonları ve metabolik hastalıkları en aza indirir. Doğumda çıkan buzağı, yavru zarları ve sıvısı yerine dışarıdan içeriye dolan havanın, kirli bir ortamda, zararlı mikropları ineğin içine taşıdığı dikkate alınmalıdır. Gerekmedikçe doğuma müdahale edilmemeli ve doğum krikosu kullanılmamalıdır. İnekler geniş bir bölmede ve bol temiz altlık döşenmiş bir ortamda doğurmalıdır.
(Ağız sütü) yeni doğan buzağılar için hem onların dirençlerini artıracak iyi bir doping içeceğidir, hem de hastalıklara karşı tamamen savunmasız doğan buzağıya annesinin geçirdiği tüm hastalıklar ve olduğu aşılarla kazandığı bağışıklık maddelerini buzağıya taşır. Yani iyi bir aşıdır. Yeterli ve zamanında ağız sütü içmeyen buzağıların yaşama güçleri oldukça zayıftır.
Doğumdan sonra, anneden sağılan kolostrum, ilki doğumdan sonraki ilk 1-2 saat içerisinde olmak üzere, 6-8 saat arayla her bir öğünde 2.0-2.5 lt olmak üzere 3 kez içirilmelidir. Böylece buzağı ilk 24 saatte 7-8 lt kolostrumu içmiş olmalıdır. Kolostrumdaki bağışıklık maddelerinin emilme düzeyinin en yüksek olduğu zamanın doğumdan sonraki 6-8 saatler arasında olduğu belirtilmektedir.
Kolostrum buzağılara vücut sıcaklığında içirilmelidir. Güç doğum yapan ineklerin buzağıları ya da zayıf, güçsüz doğan buzağılar kendileri yeterli kolostrum içemiyorsa bunlara birer saat arayla sık sık kolostrum içirmeye çalışılmalıdır. Hiç içemiyorlarsa mide tüpü ile buzağılara yeterli kolostrum verilmelidir.
Buzağılara içirilecek kolostrumun kalitesi çok önemlidir. Kaliteli bir kolostrum krema kıvamında, kan içermeyen ve sağlıklı bir memeden sağılan süttür. Kolostrum kalitesi özel dansitometreler ya da bu amaçla üretilmiş basit cihazlarla ölçülebilir. İlk doğumunu yapmış düvelerin kolostrumları bağışıklık maddelerini yeterince içermeyebilir.
Buzağılara içirilecek kolostrum ve süt mutlaka pastörize edilmelidir. Aksi halde bir inekte olabilecek bulaşıcı bir hastalık zamanla tüm sürüye hâkim olabilir. Kolostrum bankaları oluşturulacaksa işletmenin ari bir işletme olması önemlidir. İşletmede kolostrum yönetiminin iyi uygulanıp uygulanmadığı buzağıların kanlarında yapılacak immungloblin testleri ile teyit edilebilir.