SÜT YAĞI, SÜT PROTEİNİ, SÜT ÜRE AZOTU
Sürüde beslenme ile ilgili durum sadece süt verimine yansımamakta, aynı zamanda süt bileşiminde de önemli değişiklikler oluşturmaktadır. Bu değişikliler de sütün kalitesi kadar beslenme ile ilgili bazı bozukluklara ve metabolik hastalıklara da işaret edebilmektedir. Modern işletmelerde, özellikle de yüksek verimli ya da laktasyonun erken dönemindeki ineklerden belirli zaman aralıkları ile bireysel süt örnekleri alınmakta ve süt bileşenleri değerleri düzenli olarak takip edilmektedir.
Süt bileşimine bakılarak asidozis, ketozis ve döl verimi problemleri ile besleme arasında ilişki kurulabilmektedir.
Süt Yağı ve Proteini
Süt sığırlarının bakım ve beslenmesinde sağlanan ilerlemelere bağlı olarak ineklerin süt verim kabiliyetleri önemli ölçüde artmıştır. Süt verimindeki bu artış sonucu, ineklerde görülen beslenmeye bağlı metabolik hastalıklar ve döl verimi sorunları oldukça fazlalaşmıştır. Bu durumda, yüksek verimli ineklerden oluşan sürülerde, beslemenin hem verim ile ilgili gereksinimleri karşılayacak hem de doğabilecek problemleri önleyebilecek şekilde beslenmesi önemli bir konu haline gelmiştir. Dolayısıyla beslenme konusu sürüde verimi ve karlılığı etkileyen en önemli faktörlerden biri olmuştur. Buna bağlı olarak ta beslenmenin doğru yapılıp yapılmadığını tespit etmek için birçok yola başvurulmaktadır. Belirli zaman aralıkları ile süt bileşenlerinin incelenmesi de bu yollardan sadece biridir. Süt kompozisyonu ile ilgili pratikte uygulanabilecek bazı incelemeler aşağıda anlatılmıştır.
Süt yağ ve protein oranı
İneklerde beslenme bakımından kontroller yapabilmek için süt protein (P) ve yağ (Y) oranını incelemek yapılabilecek uygulamalardan biridir. En uygun Y/P oranının 1.2-1.4 aralığında olması gerektiği belirtilmektedir. Daha düşük oranlar subklinik rumen asidozu olasılığını düşündürmektedir. Bu durum döl verimi ve mineral metabolizması bozukluklarına yol açabilecektir. Aynı zamanda subklinik asidozis sonucunda ayak hastalıkları, yemlerin yetersiz değerlendirilmesi ve diğer ilgili bozukluklar da görülebilecektir. Eğer Y/P oranı 1.4’ ten daha yüksekse de enerji yetersizliği ve subklinik ketozis olgusu akla gelmelidir. Bu bulguyu keton cisimciklerinin aranması kesinleştirir. Bazı araştırmacılar da bu Y/P aralığının kritik değerlerinin 1.1 -1.5 değerleri arasında olduğunu ileri sürmektedirler.
Subklinik durumlarda metabolik hastalıkların süt kalitesini de bozabileceği göz önünde bulundurmalıdır. Yoğun subklinik sorunlar yaşanan çiftliklerden alınan sütün süt ürünlerinin kalitesine olumsuz yansıyacağını bilmek gerekir. Subklinik ketozis durumunda fazla miktarda keton cisimcikleri içeren süt acımsı bir tat verir ve ısı işlemi ile çabuk yanık hal alır. Aynı zamanda subklinik asidoziste elde edilen sütün kuru madde ve yağ oranı da bazı süt ürünleri için yeterli olmayabilir.
Sürüden süt örnekleri alınırken bireysel örnekler alınması ve o hayvana ait günlük sütü temsil etmesi gerekir. Bütün sürüye ait toplama tankından alınan örnek sürüdeki metabolik hastalıkla ilgili durum hakkında tam doğru fikir vermez. Ancak bazen, tank sütünde de çok aşırı değerler görülmesi ve bütün sürüye yayılmış hatalar hakkında bir ölçüde şüphe oluşturabilir. Sürüde gruplardan düzenli yapılan örneklemelerden elde edilen bireysel verim ve süt bileşimi kayıtları sürünün beslenme durumu, rasyondaki nişasta ve lif oranlarının sağlıklı olup olmadığı ve enerji ile protein oran ve miktarlarının uygun olup olmadığı konusunda bir düşünce oluşturabilir. Daha önceki bölümlerde anlatılanlardan da anlaşılabileceği gibi özellikle doğum sonrası dönemdeki hayvanlarda ketozis ve yüksek konsantre yem tüketimine bağlı olarak asidozis riski yüksek olduğu için özellikle bu grupların sıkı takibinde yarar vardır.
Süt Üre Azotu Analizi
Süt üre azotu (SÜA)düzeyi beslenme ile ilgili bazı potansiyel tehlikeleri saptamak için önemli işaretler verebilir. Özellikle yüksek SÜA, rasyonda aşırı ham protein, rumende parçalanabilir protein fazlalığı ya da rasyonda yetersiz kolay eriyebilir karbonhidrat bulunduğuna işaret olabilir. Selüloz yapısında olmayan karbonhidratlar genellikle nişasta ve diğer şekerlerden oluşurlar. Eğer rasyonda yeterince tahıl tanesi yoksa, mısır silajı yokluğu ya da eksik kullanımı veya tahıllar uygun metotlarla işlenmediyse kolay eriyebilir karbonhidratlar yetersiz gelebilir. Bir süre SÜA’nu ölçerek rasyonda daha ayrıntılı düzenlemeler yapmak aşağıdaki konularda avantaj sağlar :
Süt Üre Azotunun Kaynağı
İnek yemi tükettiğinde rumendeki bakteriler yemdeki proteinleri amonyağa kadar parçalarlar. Rumen mikroorganizmaları bu amonyağı ve fermente olabilir karbonhidratları kullanarak amino asitleri ve mikrobiyal proteinleri üretirler. Bu mikrobiyal proteinler daha sonra ince bağırsaklarda amino asitlere parçalanarak emilir. Rumende amino asitlere ve mikrobiyal proteinlere dönüşemeyen amonyak fazlası rumen duvarından emilerek kana karışır ve portal dolaşım yoluyla üreye dönüştürülmek üzere karaciğere gider. Karaciğerde sentezlenen üre ya tükürük yolu ile tekrar rumene gelir ya da idrar ile atılır. Kan üre düzeyinin yüksek olması süt üre azotunu da artırır. İyi bir zamanlama ile tes edilirse kan ve süt üre düzeyinin birbirine çok yakın olduğu görülebilir.
Rumendeki karbonhidrat miktarı ve bu karbonhidratların rumendeki sindirilebilirlik hızı mikrobiyal protein sentezinin başlıca düzenleyicisidir. Rumen mikroorganizmalarının amonyağı kullanabilmeleri için, rumende eriyebilir karbonhidratlar şeklindeki enerji kaynaklarına gereksinimleri vardır. Rasyondaki yağlar mikroorganizmalar tarafından bu amaçla enerji kaynağı olarak kullanılamazlar. Bu nedenle rumen fonksiyonların ve mikrobiyal protein sentezinin en uygun şekilde gerçekleşebilmesi için aşırı değil ama yeterli miktarda rumende eriyebilir karbonhidrat kaynağına ihtiyaç vardır.
İnek fazla üreyi idrar ile atabilmek için 2 Mkal ya da daha fazla enerji harcar. Yani ürenin atılması enerji gerektiren bir işlemdir. Kanda üre fazlalığının süt verimi, döl verimi, embriyonun yaşama gücü ve bağışıklık sistemine zararlı etkileri olduğu çalışmalarla kanıtlanmıştır. Yine idrarla aşırı üre atılmasın çevre kirliliğine de yol açtığı unutulmamalıdır.
Üre aynı zamanda doku metabolizmasının da son ürünüdür. Eğer vücut dokuları enerji bakımından eksik kalırsa proteinler enerji kaynağı olarak kullanılmaya başlar. Rasyonla ve dolayısı ile sindirim yolu ile sağlanan enerji yeterli düzeyde olduğunda dokulardaki protein katabolizması azalarak kandaki üre miktarını düşürür.
SÜA testlerini ekonomik ve etkin olarak yapılabilmesi ve kullanılması aşağıdaki noktalara dikkat edilerek gerçekleştirilebilir.
1. SÜA bakımından sürüde bir referans aralığı oluşturmak gerekir. Küçük sürülerde bütün inekler test edilebilir. Büyük sürülerde ise bütün hayvanların ya da her gruptaki hayvan sayısının % 10 undan örnek alınarak SÜA’na bakılabilir.
2. SÜA tayini için süt örneklerinin alınması gereken zaman ve alınma şekli önemlidir. Kan üre konsantrasyonu gün boyunca yemleme zamanlarından da etkilenerek dalgalanma gösterir. Kan üre konsantrasyonu yemlemeden sonra 4-6 saat içerisinde en yüksek düzeye çıkar ve yemlemeden önce en düşük düzeydedir. Kaba ve konsantre yemin birlikte verilmediği yemleme sistemlerinde toplam karma rasyonla beslenen sürülerdeki değerle göre farklılıklar oluşabilir. Bu durumdaki ineklerde konsantre yemi yemeden önceki SÜA değerleri toplam karma rasyonla beslenen ve gün boyu yem tüketen ineklerdekinden düşük çıkabilir.
SÜA analizi için örnekler normal sağım zamanlarında alınmalıdır. Bu zamanda alınan örnekler eğer günde iki sağım yapılıyorsa son 12 saatlik, eğer üç sağım yapılıyorsa son 8 saatlik kan üre azotu düzeyinin yansımasıdır. Bu nedenle normal sağım zamanında süt örnekleri almak yararlı olacaktır.
Birçok araştırmacı artık süt ve kan üre azotu değerlerinin eğer doğru zamanda ve doğru biçimde alınan numunelerden ölçüldükleri taktirde benzer sonuçlara işaret edeceğini birbirini doğrulayacağını ileri sürmektedir. Ürenin kandan meme dokularına ve meme dokularından da kana rahatlıkla geçebileceği bildirilmektedir. Böylece kan ve süt üresi kolaylıkla dengelenecektir. Bu durum kan ve süt üre azotu değerlerinin çok benzer olmasıyla sonuçlanmaktadır. Tabi ki sürüde stres oluşturmamak için kan örnekleri yerine süt örnekleri alınmamasının çok daha uygun ve kolay olduğu dikkate alınmalıdır.
Sürüde güvenilir bir referans aralığını kurabilmek için sürüde ve gruplarda süt üre azotu testlerinin 2-3 ay boyunca yapılması gerekir. Yüksek verimli inekler genellikle daha düşük verimli olanlara ve geç laktasyondaki hayvanlara göre daha yüksek oranda SÜA değerleri verirler. Bir sürü ya da grupta referans aralığı oluşturulduğu zaman testler her 3 ayda bir tekrarlanmalıdır. Tabi büyük sürülerde sürü ya da gruptaki hayvanların en az % 10-15’ inden örnek alınması gerektiği unutulmamalıdır.
3. Rutin kontroller dışında da SÜA testleri yapmak gerekebilir. Her ne kadar beslenme sağlığını takip edebilmek için her 3 ayda bir SÜA testleri yapılması gerekse de aşağıdaki durumlarda da testlerin tekrarlanması gerekir :
4. SÜA değerleri iyi yorumlanmalıdır. Yapılan araştırmalar sonucunda Cornell ve Illinois üniversiteleri tarafından SÜA ile ilgi aşağıdaki değerler referans olarak gösterilmektedir.
Yüksek SÜA değeri (16 - 18 mg/dl den yüksek) şunları gösterir :
Düşük SÜA değeri (12 mg/dl den düşük) şunları gösterir :
Yukarında belirtilen faktörlere ilaveten hayvanların su gereksinimlerinin karşılanamaması, yetersiz kuru madde ya da aşırı kuru madde tüketimi, karaciğer ve böbrek fonksiyon bozuklukları da üst üre azotunu etkileyen faktörler arasındadır.
Düşük ham protein miktarını düzeltmek kolaydır ve genellikle rumende eriyebilen protein miktarı artırılarak sorun halledilebilir. Düşük SÜA genellikle süt verimi ve süt proteini üretimindeki azalmayla birlikte seyreder. Tablo 1’de SÜA değerlerini normal sınırlar içerisinde tutarak süt verimi ve katı madde miktarını artırmak için gerekli olan ve besleme yönetimi ile ilgili yapılması gereken ince düzenlemeleri göstermektedir.
Prof. Dr. H.Melih YAVUZ
Hizmet kalitemizi artırmak adına internet sitemizde çerezler kullanmaktayız. Detaylı bilgi almak için Çerez Politikası sayfamızı inceleyebilirsiniz.