Bizi Takip Edin:

SÜTÇÜ SIĞIR SÜRÜLERİNDE TEDAVİ BESLEMESİ

Aslında tedavi beslemesi sürü yönetiminin önemli bir parçası olarak yer almalıdır. Bir sürüde öncelikle gerekli olan, hayvanların sağlıklı ve verimli bir şekilde yaşamlarını sürdürebilmeleri için barınak, bakım ve besleme şartlarının oluşturulmasıdır. Sürü hekimi ve sürü yöneticisinin görevi sonuçlarla uğraşmaktan çok sebepleri ortadan kaldırmak olmalıdır. Unutulmamalıdır ki, hayvanları korumak her zaman tedavi etmekten daha ucuzdur Bu bahsedilenleri yerine getirmek için, öncelikle sürüde çok iyi bir kayıt ve veri toplama sistemi oluşturulmalıdır. Kayıtlardan elde edilen veriler sürü hekimi ve yöneticisi tarafından her veri için ayrı olabilecek zaman aralıklarıyla (günlük, haftalık ve aylık gibi) değerlendirilerek gereken uygulamaların ve protokollerin harekete geçirilmesi gerekmektedir. Bu makalede tüm hastalıklara yönelik farklı bir tedavi beslemesinden bahsetmek çok uzun olacaktır. Bu nedenle, daha çok sürüde belirli verilerin sürekli takibi ve belirli testlerin belirli aralıklarla yapılmasının önemi ve normalin dışına çıkılan durumlarda her çiftliğin belirli önlemleri alması gerektiği vurgulanmaya çalışılacaktır.

Tedavi ya da destek beslemesine ne zaman karar verilmelidir?

Aşağıda belirtildiği gibi sürülerde beslenme ile ilgili bir problemin varlığına işaret eden bazı göstergeler vardır (1).  Bu göstergeler takip edilmeli ve beslenme programlarında özel bir uygulamanın gerekip gerekmediğine karar verilmelidir. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

  1. Metabolik hastalık görülme oranının normalin üzerinde bir düzeye çıkması. Tüm metabolik hastalık oranının % 10-15’ten fazla olması
  2. Enfeksiyöz hastalıkların ortaya çıkma eğiliminde artış ve aşılara yeterli yanıt alınamaması.
  3. Kızgınlık belirtilerinin azalması, gizli kızgınlık vakalarının artması ve gebe kalma oranının düşmesi.  
  4. Süt yağ oranının o sezon için normal kabul edilen değerden  % 0.3 oranından daha fazla sapmalar göstermesi.
  5. Süt protein oranının o sezon için normal kabul edilen değerden  % 0.2 oranından daha fazla sapmalar göstermesi.
  6. Sütte normalin dışında ve istenmeyen tat ya da koku oluşması.
  7. Süt veriminde aşırı düşmeler, hayvanların doğumdan sonra pik verime çıkamamaları, çiftlik genelinde hayvanların besleme programı ve genetik özelliklerinden beklenen süt verimi performansını gösterememeleri
  8. Sürünün tamamında ya da gruplarda, olması gereken vücut kondisyonu dışındaki hayvanların oranının % 10’u geçmesi
  9. Sürünün tamamında ya da gruplardan birinde ciddi yem tüketimi azalmaları.

YEM TÜKETİMİ İLE İLGİLİ PROBLEMLER

Yemlik yönetimi endüstriyel çiftliklerin en önemli uygulamalarından biridir. Çiftliğin tamamında ve her grupta dikkatle uygulanmalı ve veriler kayıt altına alınmalıdır. Çünkü rasyonun kompozisyonu kadar, tüketilip tüketilmediği de hayvanların beslenmesi bakımından kritik bir noktadır.   Hayvanların kuru madde tüketimlerinin doğru kurgulanması, rasyon  formülasyonunun aşil kemiği olarak isimlendirilmektedir. Bir hayvan ya da hayvan grubunun rasyonu, besin maddeleri ve enerji bakımından her ne kadar dengeli ve yeterli bir şekilde çözülmüş olsa da,  eğer hayvanların tüketebileceği bir kuru madde miktarı içerisinde çözülmediyse hiçbir anlamı olmayacaktır.

Hayvanların kuru madde tüketimlerini belirleyen birçok faktör bulunmaktadır. Bunları hayvanın kendisi ile ilgili olanlar, yeme bağlı olanlar ve çevresel etkiler olarak sıralayabiliriz(1). Hayvan ile ilgili olanları ineğin içerisinde bulunduğu fizyolojik dönemi ve yaşı, canlı ağırlığı, sağlık durumu ve verim düzeyi gibi faktörler oluşturur. Yem ile ilgili olanlar ise yemin sindirilebilirliği, kalitesi ve kompozisyonu olarak özetlenebilir(2.3.4).

Yem Tüketiminde Ciddi Azalma Varsa Neler İncelenmeli?

  • Rasyonun kompozisyonu: Tüm sürüde ya da bir grupta rasyon değişikliği yapılıp yapılmadığı gözden geçirilmelidir. Grup bazında bir tüketim eksikliği ( özellikle laktasyonun erken dönemi ve yüksek verimli grupta) var ise asidozis bakımından incelemeler yapılmalıdır (1)
  • Çevre Şartları: İklim değişiklikleri ve sıcak stresi kuru madde tüketimini etkileyen ciddi bir faktördür (5). Ayrıca, ahırda grup değişikliği yapılıp yapılmadığı, içme suyu yeterliliğinde bir aksaklık olup olmadığı, ışıklandırma arıza ya da hataları, işçi değişikliği gibi çevresel etkenler gözden geçirilmelidir.
  • Silaj Kalitesi: Yeni bir silaj silosu açılıp açılmadığı gözden geçirilmeli, açıldıysa kalite analizleri yapılmalıdır. Silaj kalitesi ve özellikleri yem tüketimini ciddi şekilde etkileyen etkenlerden biridir (6)
  • İçme Suyu: İçme suyu kimyasal ve hijyenik olarak gözden geçirilmelidir. İçme suyunun yetersiz miktarda tüketilmesi ya da kalitesinin kötü olması yemden kesilme problemine neden olduğu gibi, bağışıklık sisteminin bozulması, somatik hücre sayısının artması, sindirim sistemi problemleri ve embriyonik ölümler ile diğer döl verimi bozuklukları oluşabilir (7).  
  • Asidozis: Asidozis te yem tüketimini olumsuz etkileyen faktörlerin başında gelmektedir. Kuru dönemin son 2-3 haftasında doğumdan sonra gerçekleşecek olan  yüksek konsantre yem tüketimine yönelik iyi bir adaptasyon beslemesi yapılmadığında ve yüksek verimli gruplarda rasyondaki karbonhidrat kompozisyonu iyi düzenlenmediğinde asidoz problemi ile karşı karşıya kalınmaktadır (2). Bu nedenle özellikle de erken laktasyon dönemi ile yüksek verimli gruptaki yemden kesilmelerde gruplar ve rasyonları asidozis yönünden gözden geçirilmelidir.
  •  Ketozis Testleri: Yemden kesilme özellikle laktasyonun başlangıcında ya da yüksek verimli grupta ise, bu gruplarda ketozis testleri yapılmalıdır. Bu amaçla kan ve süt testleri tavsiye edilir. İdrar testleri daha ileri safhada teşhis için duyarlıdır, ancak süt keton testleri bir problem olup olamayacağını saptamakta daha doğru sonuç verir (1)
  • Mikotoksin analizleri: Özellikle de yemden kesilmeyi hemorajik diare, döl tutma sorunları ve kızgınlık göstermeme ya da zayıf kızgınlık belirtileri var ise toplam karma rasyon ve mikotoksin tespit edilirse ardından yem maddelerinin her biri mikotoksinler bakımından incelenmelidir (1).
  • Enfeksiyon hastalıklar: Belirtileri arasında yemden kesilme olan ve özellikle bütün sürüyü kapsayan bir durum varsa  bulaşıcı enfeksiyon hastalıkları bakımından testler yapılmalıdır: Özellikle erişkin sığırlarda yem tüketimindeki ciddi düşüşe solunum sayısının artması ve yüksek ateş te eşlik ediyorsa IBR, BVD, BRSV, PI3 gibi enfeksiyon hastalıklar bakımından testler yapılmalıdır (1).
  • Metabolik Profiller: Eğer yem tüketiminde düşüklük sürüye yerleşmiş bir sürü problemi şeklindeyse, bazı dönemlerdeki hayvanların metabolik profilleri kontrol edilmelidir. Düşük kuru madde tüketimi sürüde yerleşmiş yaygın bir durumsa, kuru dönem, kuru dönemin geçiş dönemi safhası ve doğumdan sonraki ilk 21 gün dışındaki erken laktasyon dönemindeki hayvanların metabolik profilleri incelenmelidir. Bazı besin maddeleri ya da enerji bakımından dengesizlik, aşırılık ya da eksiklik nedeni ile birçok metabolik hastalığa karşı eğilim artmış ve yem tüketimini olumsuz etkiliyor olabilir (8)
  • Sürü hipokalsemi yönünden incelenmelidir: Özellikle doğumdan sonra erken laktasyon döneminde subklinik hipokalsemi nedeni ile yem tüketimi ciddi şekilde azalabilmektedir. Bu nedenle kuru dönemin son 2-3 haftasında uygulanan rasyon anyonik dengesi bakımından incelenmeli ve doğumdan önce son haftada ineklerin idrar pH’ları kontrol edilmelidir. İdrar pH’ları doğumdan hemen önce 8 civarında olan ineklerin büyük çoğunluğunun klinik ya da subklinik hipokalsemiye maruz kaldıkları bildirilmektedir (9).

Beslenme İle İlgili Alınacak Önlemler Nelerdir?

  • Rasyon kompozisyonu: Rasyon kompozisyonunda değişiklik yapılmışsa gözden geçirilmelidir.
  • Özellikle laktasyonun erken döneminde doymamış yağların ya da çok kolay fermente olabilen karbonhidratların kullanılmasının kuru madde tüketimini karaciğerde oluşan oksidasyonu artırdığı için ciddi şekilde düşürdüğü iddia edilmektedir. Yine aynı araştırmacılar protein kalitesinin de yem tüketimini etkileyen faktörlerden biri olduğunu belirtmektedirler (3). Kaba yem kalitesi de yem tüketimini sınırlayan önemli bir etkendir (4). Bu nedenle rasyonda kaba yem değişikliği yapılıp yapılmadığı incelenmelidir.
  • Rasyondaki NDF, eNDF, NFC ve nişasta düzeyleri, yağ oranının olması gereken düzeyde olup olmadığı kontrol edilmelidir. Nişasta oranı % 22-30 arasında sınırlı kalmalı ve NFC oranı % 40’ın üzerine çıkmamalıdır. Bu oranların üzerindeki değerler asidozis riskini artırır ve kaba yemden gelen NDF oranı ile rasyondaki NFC’nin kaynağı önemli hale gelir. Rasyondaki yağ oranı en fazla % 7 oranında olmalıdır ancak bu yağ oranının % 3.5 tan daha fazla kısmı rumende çözünmeyen ( by-pass yağ) yağlardan oluşmalıdır (10).
  • Çevresel faktörler ise barınak konforu, gruplama stratejileri ve iklimsel faktörler başlıcalarıdır.  Gruplarda yemlik sayısının hayvan sayısından az olması yem tüketimini düşürür. Özellikle de erken laktasyon grubu ile kuru dönemin son safhasındaki hayvanların barındırıldığı gruplarda yemlik sayısının hayvan sayısından % 10 daha fazla olması önerilmektedir.
  • Yem tüketimi problemi laktasyonun erken döneminde görülüyorsa, kuru dönemin son 3 haftasındaki rasyon kompozisyonu gözden geçirilmelidir ve bu rasyon, ineklerin doğumdan sonra yüksek konsantre yem alacakları dikkate alınarak iyi bir adaptasyon rasyonu haline getirilmelidir. Kuru dönemin son 3 haftasında uygulanan rasyondaki konsantre yem miktarı rasyon kuru maddesinin % 30’unu geçmemelidir. Son yapılan çalışmalar göstermiştir ki doğumdan sonra erken dönemde konsantre yem miktarı toplam karma rasyonun % 50-55’ini geçmemelidir (1, 11). Böylece rumen mikroflorası daha doğumdan önce konsantre yeme adapte edilmiş olacak ve doğumdan sonra erken dönemdeki asidozis riski azalacaktır.
  • Aynı zamanda, doğum öncesi dönemde, hipokalsemiye karşı tedbirlerin alınıp alınmadığına dikkat edilmelidir.
  • Yine hayvanlar kuru dönemdeki kondisyonları gözden geçirilmeli ve kondisyonu aşırı yüksek olan ineklerin doğumdan sonra yem tüketimlerinin düşük olacağı göz önünde bulundurulmalıdır (12).
  • Rasyona bazı katkı maddeleri eklenebilir. B kompleks vitamin takviyesi ya da 5-10 gün boyunca 30-60 g kurutulmuş bira mayası veya 60 g canlı maya katkısı yapılabilir. Aynı zamanda, rasyonda yer almıyorsa asidoza karşı sodyumbikarbonat gibi bir tampon madde ilave edilebilir. Ayrıca rasyona korunmuş amino asit takviyeleri denenebilir. (1).
  • Şiddetli yem tüketimi sorunlarında hayvanların alışkanlıkları dışındaki yem maddeleri birkaç günlüğüne rasyona girilebilir. Bunlar sindirilebilirliği yüksek ve lezzetli farklı bir kaba yem, tahıllardan biri ve hatta buzağı başlangıç yemi bile olabilir Yemlerde küflenme, kızışma ve aşırı fermantasyon gibi anormal durumlar incelenmelidir ve bir şüphe varsa rasyonda değişikliğe gidilmelidir. (1).
  • Çevresel faktörler ise barınak konforu, gruplama stratejileri ve iklimsel faktörler başlıcalarıdır.  Gruplarda yemlik sayısının hayvan sayısından az olması yem tüketimini düşürür. Özellikle de erken laktasyon grubu ile kuru dönemin son safhasındaki hayvanların barındırıldığı gruplarda yemlik sayısının hayvan sayısından % 10 daha fazla olması önerilmektedir.
  • Çevresel faktörler:   Barınak konforu, gruplama stratejileri ve iklimsel faktörler çevresel faktörlerin başlıcalarıdır.  Gruplarda yemlik sayısının hayvan sayısından az olması yem tüketimini düşürür. Özellikle de erken laktasyon grubu ile kuru dönemin son safhasındaki hayvanların barındırıldığı gruplarda yemlik sayısının hayvan sayısından % 10 daha fazla olması önerilmektedir. Sıcak stresi de yem tüketimini etkileyen önemli bir faktördür. Dolayısıyla rasyonda mevsimsel olarak önlemler alınmalıdır.

KETOZİS

Sürüde en iyi takip edilmesi gereken problemlerden biri subklinik ketozistir. Özellikle geçiş dönemi beslemesinin iyi yapılmadığı yüksek verimli sürülerde yaygın görülmektedir ve önemli derecede süt ve döl verimi kayıplarına neden olmaktadır. Bu bakımdan sürünün klinik ketozis oranının takip altında olması ve subklinik ketozis bakımından gerekli gözlem ve testlerin düzenli olarak yapılması gerekmektedir.

Ketozis Bakımından Neler Takip Edilmelidir?

  • Yem Tüketimi: Bir önceki konuda bahsedilen yem tüketimi problemiyle ilgili incelenmesi gereken bütün faktörler gözden geçirilmelidir. Subklinik ketozis yem tüketiminde düşmeye neden olabileceği gibi, subklinik ketozis te yem tüketiminde azalmaya neden olabilecek faktörlerden biridir.
  • Doğum ve doğum sonrası problemleri: Doğum sonrası oluşan enfeksiyona bağlı ya da metabolik hastalıkların yoğunluğu kontrol edilmelidir. Doğumdan sonra metritis, mastitis, hipokalsemi, ayak hastalıkları, ovaryum kistleri ve diğer sağlık problemlerinin yoğunluğu yem tüketiminde ciddi azalmaya ve değişik derecelerde ketozis problemine yol açabilmektedir (13).
  • Testler: Doğumdan önce NEFA testleri doğumdan sonra ise özellikle ilk 1 ay içerisinde BHBA testleri yapılmalıdır (14).
  • Sürü kayıtları incelenmelidir: Sürüde yaygın bir pik verime ulaşma sorunu olup olmadığı, pike ulaşan hayvanların süt persistensini ne kadar devam ettirebildikleri ve sürüde abomazum deplasmanı eğilimi gözden geçirilmelidir. Bu anormaliteler yüksek oranda ise subklinik ketozisten şüphelenmek gerekmektedir.
  • Süt Kompozisyonu: Süt tankı dışında düzenli aralıklarla erken laktasyon grubu ya da yüksek verimli gruplardan örnekleme yöntemi ile en az 10 hayvandan bireysel süt örneği alınarak süt kompozisyonu bakımından analiz ettirilmelidir. Süt protein/yağ oranının 0.75 ten daha az olması sürüde ketozis eğilimi olduğuna bir işarettir (15).
  • Rasyon Gözden geçirilmelidir: Özellikle beslenmede enerji eksikliği ketozisin başlıca hazırlayıcı faktörüdür (1,13,16)
    • Konsantre yemin enerji bakımından eksik olması ya da kolay eriyebilir karbonhidratlar bakımından fakir olması ketozisin hazırlayıcı etkenlerindendir.
    • Kaba yemim kalitesiz olması iki açıdan ele alınmalıdır. Besin maddeleri ve enerji bakımından yetersiz bir kaba yem olabileceği gibi, sindirilebilirliği ve dolayısıyla yem tüketimini kısıtlayıcı özellikte de bir kaba yem de yetersiz enerji tüketimine neden olabilir.
    • Kaba yem kalitesinden bahsedilmiş olmasına rağmen silaj kalitesi ayrı bir öneme sahip olduğu için tekrar ele alınmasında fayda vardır. Silajın yüksek pH değerine sahip olması ( pH > 4,3), düşük kuru madde içeriği (  KM < % 35), yüksek bütirik asit ( B.A. > % 0,5) ve yüksek amonyak ( NH3 > % 10 toplam azot) ketozisin hazırlayıcı nedenlerindendir.
    • Kanatlı yemlerinde kullanılan antibiyotiklerin sığır konsantre yemlerine bulaşmış olması nedeniyle, antibiyotikler,  özellikle de linkomisin rumen mikro florasında ciddi bozulmalara yol açar.
    • Rasyonda aşırı protein fazlalığı vet düşük eriyebilir karbonhidrat içeriği ketozise eğilimi artırır
    • Rasyonda enerji ve protein içeriği dengeli ve yeterli olabilir, fakat hayvanların tüketebileceği bir kuru madde miktarı içerisinde çözülmediyse, hayvan rasyonu tüketemediği için yeterli enerji ve besin maddelerini alamayabilir.
  • Kuru dönemdeki hayvanların, kuruya çıkmadan önce bir arada tutuldukları grupların aşırı yüksek kondisyonda olması bu hayvanların doğumdan sonra ketozise yakalanma riskini artırır. Yine kuru dönemin geçiş dönemi safhasında hipokalsemi ve karaciğer yağlanması gibi metabolik hastalıklara karşı önlemler gözden geçirilmelidir(13).

Alınacak Beslenme İle İlgili Önlemler Nelerdir?

  • Kuru Dönem:
    • Kurudaki ineklerin ve doğum öncesi düvelerin vücut kondisyon skorları (VKS) 3.5 puandan yukarıda olmamalıdır. Bu amaçla ineklerin VKS’nın kuruya çıkarılmadan önce 3,0 civarında olması sağlanmalı ve kuru dönem boyunca kazanacakları canlı ağırlık en fazla 0,5 puan ile sınırlandırılmalıdır. Bu amaçla gerekirse yağlanmış inekler kuruya çıkarılmadan önce ayrı bir grupta beslenmelidirler(13).
    • Metabolik hastalıklara karşı önlemler: Kuru dönemin doğumdan önceki 3 haftayı kapsayan son safhasında karaciğer yağlanması, hipokalsemi gibi metabolik hastalıklara karşı önlem alınmalıdır. Rasyonda aşırı proteinden kaçınılmalı ve kuru madde tüketiminin canlı ağırlığın % 2’sinden daha aşağı düşmemesi sağlamalıdır (1,13).
    • Doğum sonrası subklinik asidozise karşı önlem alınmalıdır: Kuru dönemin son 3 haftası rumen mikro florasının laktasyon döneminde uygulanacak rasyona adaptasyonunu sağlayacak bir rasyon uygulanmalıdır. Doğumdan sonra ise rasyon kompozisyonu asidozis riski dikkate alınarak düzenlenmeli ve tampon maddeler kullanılmalıdır(12).
  • Geçiş döneminde ve yüksek verimli gruplarda mutlaka kaliteli kaba yem kullanılmalıdır. Kaba yem kalitesi hem doğumdan önce hem de doğumdan sonraki erken dönemde kuru madde tüketimini sınırlayan en önemli faktörlerden biridir. Bu nedenle rasyonun ADF ve ADL oranlarına dikkat edilmelidir. Geçiş dönemindeki hayvanların rasyonların ani kompozisyon ve fiziksel özellik bakımından yapılacak değişikliklerden kaçınılmalıdır(1,12).
  • Günde 250-300 mg/baş monensin verilmesi ketozisten korunmakta yardımcı olmaktadır fakat Avrupa Birliği ve ilgili ülkelerde yem katkı maddesi olarak kullanım izni yoktur. Ancak hastalık durumunda tedavi amaçlı olarak kullanılabilmektedir. Monensin uygulamasının süt yağında % 0.19 düzeyine kadar azalma yapabileceği bildirilmektedir(17).
  • Co eksikliği dışında, mineral madde eksikliği ile ketozis fazla ilişkilendirilmemektedir. Ancak ketozis olguları sürüde yoğunlaşıyorsa özellikle Co olmak üzere, Cu, Se, I, Mg ve P bakımından rasyonun desteklenmesi yararlı görülmektedir (18).
  • Ketozis kontrolü için bazı beslenme takviyeleri düzenli bir protokol olarak uygulanabilir (13)
    • Niyasin: Ketozise karşı önlem olarak doğumdan 2-4 hafta önceden başlayarak 90-120 gün sonrasına kadar 6 g niyasin yem katkı maddesi olarak kullanılabilir.
  • Kan şekerini artıracak takviyeler: Doğumdan 10 gün önceden başlayarak günde 300 g/baş propilen glikol ya da gliserol verilmesinin kanda betahidroksi bütirik asit ve NEFA düzeyini düşürdüğü belirlenmiştir. Aynı zamanda bu takviyelerin doğumdan hemen sonra başlayarak 1 hafta süreyle uygulanması da önerilmektedir. Yine günde 100-120 gr kalsiyum ya da sodyum propiyonat verilmesinin de ketozisi önlemekte yardımcı olabileceği belirtilmektedir.
  • Kolin: Geçiş dönemi boyunca günde 15 g korunmuş kolin verilmesinin karaciğer yağlanması ve ketozisten korunmakta etkili olduğu ileri sürülmektedir.
  • B12 vitamini katkısı: Önlem olarak uygulanması önerilen katkılardan biri de yem ile birlikte 1-6 mg B12 vitamini katkısıdır.

HİPOKALSEMİ

Hipokalsemi her ne kadar süt sığırları için ciddi bir metabolik hastalık olsa da, sürü hekimliğinde subklinik hipokalsemi çok yaygın olan ve sürü verimliliği ile sağlığına olumsuz etkisi çok daha fazla olan bir durumdur. Çünkü belirli parametreler iyi takip edilmiyorsa, subklinik hipokalseminin tespiti ve önlemlerin alınması çok gecikebilir ve bu süre zarfında sürü önemli zararlar görebilir. Subklinik hipokalsemi peripartum hastalıkların önemli bir kısmı ile yakından ilişkilidir(19,20).

Hipokalsemi bakımından Neler Takip Edilmelidir?

  • Yem Tüketimi: Özellikle yeni doğuran hayvan gruplarında ve erken laktasyon dönemindeki hayvanlarda yem tüketimi problemlerinde hipokalsemi akla gelebilecek faktörlerden biridir.
  • Rasyon: Kuru dönemin son safhasında (doğumdan önceki 3 hafta) ineklerin beslendikleri rasyon gözden geçirilmelidir. Bu dönemde rasyonun katyon/anyon dengesinin –10 ile –15 mEq/100g arasında olması hipokalsemi riskini oldukça düşürür. Aşağıda görüldüğü gibi tablo 1 de anyonik olmayan ve anyonik rasyonlarda önerilen mineral madde miktarları ve tablo 2 de ise anyonik rasyonun olası sonuçları görülmektedir.
  •  

Tablo 1. Anyonik ve anyonik olmayan rasyonlarda olması gereken mineral madde düzeyleri (21)

MİNERAL MADDELERANYONİK OLMAYANANYONİK
Kalsiyum0.45-0.551.40-1.60
Fosfor0.30-0.350.35-0.40
Magnezyum0.22-0.240.28-0.32
Potasyum0.80-1.000.80-1.00
Kükürt0.17-0.190.35-0.40
Klor0.20-0.240.70-0.80
Sodyum0.10-0.120.10-0.12

Tablo 2. Rasyonda katyon/anyon dengesinin sonuçları. (22)

RasyonDoğum öncesi inekYeni doğurmuş inek
Katyon/anyon dengesiİdrar pH’ıAsit/Baz dengesiKalsiyum durumu
Pozitif (>0 mEq/100g )7.0-8.0AlkalozisDüşük kan kalsiyumu
Negatif  (<0 mEq/100g )5.5-6.0Hafif metabolik asidozNormal kan kalsiyumu
Negatif  (<0 mEq/100g )5.5 tan azBöbrek harabiyetiNormal kan kalsiyumu
  • Kayıtlar:  Sürü kayıtlarında bir yılda görülen hipokalsemi vakası % 10 oranını aşıyorsa sürü ve besleme programı hipokalsemi bakımından gözden geçirilmelidir (1).   
  • Testler:  Rasyon kalsiyum, fosfor, magnezyum, potasyum, sodyum, kükürt ve klor bakımından analiz edilir (21).
  • Kan örnekleri:   Kan örneklerinde mineral profili ile PVC, WBC, BUN, CPK ve AST değerleri incelenir(19).

Besleme İle İlgili Alınacak Önlemler Nelerdir?

  • Rasyon: Geçiş dönemi rasyonlarında hipokalsemiye karşı önlemler alınmalıdır. Doğum öncesi dönemde anyonik katkılar ya da kombinasyonları kullanarak katyon/anyon dengesinin -10 ile -15 mEq/100g aralığında olması sağlanmalıdır. Rasyona 100 g/baş Amonyumklorit ilave edilip miktar idrar pH’ı 6.0-6.5 düzeylerine düşünceye kadar miktar artırılabilir. Ancak bu katkı miktarı günde hayvan başına 340 g’ı geçmemelidir

Kuru dönemin son safhasında rasyondaki tahıl oranı canlı ağırlığın % 0.5-0.8’i arasında sınırlandırılmalıdır. Bu dönemde baklagiller rasyon kaba yem kuru maddesinin üçte birini, mısır silajı ise yarısını geçmemelidir. Kuru dönem ve laktasyon dönemindeki kalsiyum, fosfor ve diğer mineral madde kompozisyonları önerilen değerler çerçevesinde oluşturulmalıdır.

  • Vitamin D: Kurudaki ineklerin günde 15000-25000 IU/baş, laktasyondaki ineklerin ise 30000 IU/baş vitamin D alması garanti edilmelidir.

Doğumdan önceki 24-48 saat içerisinde 10 milyon ünite vitamin D enjeksiyonu yapılmalıdır. Eğer doğum olmazsa, bu uygulama 10 günden önce tekrarlanmamalıdır.

  • Kalsiyum: Doğumdan hemen sonra 75 g kalsiyum karbonat preparatı ağız yoluyla verilmelidir (21).

ENFEKSİYÖZ HASTALIKLAR VE BESLEME

Zaman zaman bazı besleme hatalarının mastitis gibi Enfeksiyöz hastalıklara neden olup olmadığı ya da, bu tür Enfeksiyöz hastalıklarda nasıl bir besleme uygulanması gerektiği soruları ile karşılaşılmaktadır. Ancak, unutulmamalıdır ki, besleme ile her hangi bir enfeksiyon hastalığı tedavi edilemez. Örneğin, mastitis oranı bir sürüde bağışıklık sisteminin iyi çalışıp çalışmadığını belirleyen önemli bir göstergedir, fakat bir sürüde somatik hücre sayısı 500 000 gibi rakamlara ulaşmışsa işin içinde mastitisi tetikleyen beslenme dışında birçok etken var demektir. Bu durum özel bir besleme programı ile iyileştirilemez. Ancak besleme programı hayvanlarda bağışıklık sistemini güçlendirecek bazı müdahaleleri içerebilir. Bu sayede hayvanların enfeksiyon etkenlerine karşı daha dayanıklı olmalarını ve normal şartlar altında bir çok hastalığa daha az yakalanmalarını sağlayabilir.

Eğer bir sürüde mastitis, metritis, ayak problemleri ve bazı Enfeksiyöz hastalıklar yoğun şekilde görülüyorsa besleme programı yanı sıra barınaklar, hayvan refahı, hijyenik koşullar ve rutin protokoller gözden geçirilmelidir. Örneğin mastitis vakaları yoğun ise sağımhane koşullarından başlayarak, sağım prosedürleri ve barınak koşulları gözden geçirilmelidir. Ayrıca bazı metabolik hastalıklar da Enfeksiyöz hastalıkları teşvik etmektedir. Örneğin yapılan çalışmalarda ketozis ile mastitis arasında belirgin bir pozitif korelasyon bulunmuştur (23).

Enfeksiyona bağlı hastalıklar yoğunsa:

  • Öncelikle sürü yönetimi ve hayvan refahı ile ilgili koşullar gözden geçirilmelidir.
  • Hayvanların yapılan aşılara olan reaksiyonlarının yeterliliği incelenmelidir.
  • Karaciğer yağlanması, ketozis ve hipokalsemi gibi metabolik hastalıklar bakımından incelemeler yapılmalıdır.
  • Rasyonların mineral maddeler ve vitamin kompozisyonu bakımından yeterli olup olmadığı ya da bu besin maddelerinin biyo yararlılığı incelenmelidir (24).

Bağışıklığı desteklemek için hangi önlemler alınmalıdır?

  • Yapılan çalışmalarda aşağıdaki mineral madde ve vitamin takviyelerinin bağışıklık sistemini ciddi şekilde güçlendirdiği ileri sürülmektedir (24):
    • Vitamin E: Kurudaki ineklerde 1000 IU/gün, Laktasyondaki ineklerde 500 IU/gün.
    • Se: 0.3 ppm/ toplam rasyon
    • Cu: 20 ppm/toplam rasyon
    • Zn: 40-60 ppm/ toplam rasyon
  • Rasyonda A vitamini ya da β-karoten takviyesinin özellikle meme dokusu başta olmak üzere bağışıklık sistemini güçlendirdiği bildirilmektedir. (25)
  • Rasyona Chromium Propiyonat formunda olmak üzere 0.5 mg/kg rasyon kuru miktarında krom katılmasının bağışıklık sistemini güçlendirdiği bildirilmektedir. (26)
  • Rasyonda negatif enerji dengesi ve protein eksikliği var ise giderilmelidir. Ayrıca diğer vitamin ve mineral maddelerin sağlanıyor olması garanti edilmelidir.

Prof. Dr. H.Melih YAVUZ

KAYNAKLAR

  1. Ishler, V., O’Connor, M., Hutchinson, L.  Therapeutic Nutrition for Dairy Cattle. Penn State Extension.http://extension.psu.edu/animals/dairy/nutrition/nutrition-and-feeding/nutrition-and-health/therapeutic-nutrition-for-dairy-cattle
  2. Mazumder, A. R.,  and Kumagaı, H. (2006).  Analyses of factors affecting dry matter intake of lactating dairy cows. Animal Science Journal, 77: 53-62.
  3. Allen, M. S., and Bradford B. J., (2006). Nutritional control of feed intake in dairy cattle : From liver to the brain; increasing feed intake in transition cow. Proc. 68 th Meeting of Cornell Nutrition Conference for Feed Manufacturer. Departmant of Animal Science, Cornell University, NY 14850.
  4. Weston, R. H. (1996). Some aspects of constraint to forage consumption by ruminants. Australian Journal of Agricultural Research, 47(2) 175 – 197.
  5. Rhoads, M. L., Rhoads, R. P., VanBaale, M. J., Collier, R. J., Sanders, S. R., Weber, W. J., Crooker, B. A., Baumgard, L. H. (2008).  Effects of heat stress and plane of nutrition on lactating Holstein cows: I. Production, metabolism, and aspects of circulating somatotropin. J. Dairy Science, 92: 1986-1997.
  6. Bal, M. A., Shaver, R. D., Al-Jobeile, H., Coors, J. G., and Lauer, J. G. (2000). Corn silaje hybrid effects on intake, digestion and milk production by dairy cow.         J. Dairy Science. 83: 2849-2858.
  7. Adams, R. S., Sharp, W. E. (2001). Water intake and quality for dairy cattle. College of Agricultral Sciences. Cooperative Extension. http://www.dairyweb.ca/Resources/USWebDocs/Water.pdf  
  8. Hoff, B., Duffield, T. (2013). Nutritional and metabolic profile testing of dairy cows. AHL Lab Note 4. Laboratory Service Division, University of Guelph, Box 3612, Ontario, Canada, N1H 6R8.
  9. Oetzel, G. R. (2013). Minimizing hipocalcemia during early lactation. Tri-State Dairy Nutrition Conference. 2015 Linden Drive. Madison, WI 53706. 
  10. Grant, R. (2005).  Optimizing starch concentration in dairy rations. Tri-State Dairy Nutrition Conference, 2-3 May, 2005. P.O. Box 90, Chazy, NY 12921.
  11. Schroeder, J. W. (2012). Feeding and Managing the Transition Dairy Cow. NDSU Extension Service.  June 2012. AS-1203.
  12. Yavuz HM.(2001) Süt Sığırlarının Beslenmesi. Editör: YAVUZ HM. Çiftlik Hayvanlarının Beslenmesinde Temel Prensipler ve Karma Yem Üretiminde Bazı Bilimsel Yaklaşımlar, Figür Tanıtım Reklam ve Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti., İstanbul, sayfa 214-223..
  13. Daffield, T. (2012). Minimizing Subclinical Metabolic Diseases. http://www.extension.org/pages/25073/minimizing-subclinical-metabolic-diseases#.VCh-jPl_tHQ
  14. Duffield, T.F., D.F. Kelton, K.E. Leslie, K. Lissemore, J.H. Lumsden. (1997). Use of  test day milk fat and milk protein to predict subclinical ketosis in Ontario dairy cattle. Can. Vet. Journal 38:713-718.
  15. Duffield, T.F., D.F. Kelton, K.E. Leslie, K. Lissemore, and J.H. Lumsden. (1997). Use of test day milk fat and milk protein to predict subclinical ketosis in Ontario dairy cattle. Can. Vet. Journal 38:713-718.
  16.  Asrat,M.,Tadesse, G.H., Gounder,V.R.,Nagappan,R.(2013). Prevalence and Treatment of Ketosis in Dairy Cows in and Around Addis Ababa, Ethiopia. British Journal of Dairy Sciences 3(3): 26-30, 2013 ISSN: 2044-2432; e-ISSN: 2044-2440
  17. Lowe,L.B., Ball,G.J.Carruthers,V.R., Dobos, R.C, Lynch,G.A, Moate,P.J.,Valentine,S.C. (2008)  Monensin controlled-release intraruminal capsule for control of bloat in pastured dairy cows. Australian Veterinary Journal.Volume 68, Issue 1, Article first published online: 10 MAR 2008
  18. Rogers,P.(2001). Causes & Control of Bovine Ketosis (mainly in dairy herds). Web Pages of Phil Rogers MRCVS, Dublin, Ireland. http://homepage.eircom.net/~progers/ketosis.htm
  19. Goff, J. P. (2008). The monitoring, prevention, and treatment of milk fever and subclinical hypocalcemia in dairy cows. Vet. J. 176:50-57.
  20. Oetzel, G. R. (2011). Non-infectious diseases: Milk fever. in Encyclopedia of Dairy Sciences. Vol. 2. F. J. W. Fuquay, P.F, McSweeney, P.L.H. , ed. Academic Press, San Diego.
  21. Adams,R.,Ishler,V., Moore,D. Trouble-shooting Milk Fever and Downer Cow Problems. http://extension.psu.edu/animals/dairy/nutrition/nutrition-and-feeding/nutrition-and-health/trouble-shooting-milk-fever-and-downer-cow-problems
  22. Davidson, J., Rodriguez, L., Pilbeam, T., Beede, D. (1995) Urine pH check helps avoid milk fever. Hoard's Dairyman. 1995; 140: 634.
  23. O’Rourke,D (2009) Nutrition and udder health in dairy cows : a review. Irish veterinary journal. Voluöe 62, 15-20.
  24. Roger W. Scaletti, Donna M. Amaral-Phillips, Robert J. Harmon. (1999). Using Nutrition to Improve Immunity against Disease in Dairy Cattle: Copper, Zinc, Selenium, and Vitamin E. University of Kentucky Extension. Retrieved from: http://www.ca.uky.edu/agc/pubs/asc/asc154/asc154.pdf
  25. Chew, B.P., and J.S. Park. 2004. Carotenoid action on the immune response. J. Nutr. 134:257S-261S.
  26. Spears, J.W. 2000. Micronutrients and immune function in cattle. Proc. Nutr. Soc. 59:587-594.

Online Ödeme

Hizmet kalitemizi artırmak adına internet sitemizde çerezler kullanmaktayız. Detaylı bilgi almak için Çerez Politikası sayfamızı inceleyebilirsiniz.