Bizi Takip Edin:

SÜT İNEKLERİNDE BESLEMENİN DÖL VERİMİNE ETKİSİ

Damızlık süt sığırı işletmelerinde verimliliği belirleyen ölçüler içerisinde döl verimi de süt verimi kadar önemlidir. Hatta sürünün süt verimi performansının döl verimi konusundaki başarıya bağlı olduğunu söyleyebiliriz. Birçok literatürde damızlık işletmelerin karlılığını devam ettirebilmesi için ineklerin iki doğum arasında geçen zamanının ortalama 13-14 ay olması gerektiği bildirilmektedir. İneklerde yemden yararlanma değerinin ( Süt / tüketilen yem kuru maddesi) takip edilmesi önem taşımaktadır. Yemden yararlanmanın karlı olduğu kritik nokta 1.5-1.6 değerleri arasındadır. Bu değerlerin altına düşüldüğünde hayvan karlılığını yitirmektedir. Laktasyonun erken dönemlerinde bu değer iyi bir bakım ve besleme programı ile 2.5 civarlarına ulaşabilmekte, ancak laktasyon dönemi ilerledikçe bu değer düşerek laktasyonun 5. Aylarında 1.5 civarlarına inmekte ve daha sonra daha da azalmaktadır. Döl verimi sorunları nedeni ile gebe kalma tarihi geciktikçe sürünün büyük bir kısmı bu karsız bölgede toplanmakta ve sürü ekonomik olmaktan çıkmaktadır. Süt veriminin artmasıyla birlikte döl verim kabiliyetinin azaldığı ve çiftliklerde sürünün ekonomik sınırlar içerisinde devam ettirilebilmesi için aşağıdaki şekilde de belirtildiği gibi bir buzağılama döngüsü içerisinde olmasıı gerektiği belirtilmektedir.

Şekil 1. İneklerde Döl Verimi Döngüsü

               Yukarıdaki şekilde belirtilen 13-14 aylık buzağılama aralığı çoğu zaman çiftliklerde çeşitli faktörler nedeni ile başarılamamaktadır ve işletmenin karlılık düzeyi giderek düşmektedir. Ancak, her ne kadar, birçok etken ile bu sürenin uzaması yüksek verimli sürülerde olağan hale gelmiş olsa da bu buzağılama aralığına yaklaşmak için bütün uygulama ve tedbirler dikkate alınmalıdır.

İneklerde döl verim kabiliyeti ile süt verim kabiliyeti arasındaki ilişki birçok araştırmaya konu olmuştur ve hala da tartışmalı bir haldedir. ABD’de bazı üniversitelerin yaptıkları araştırmaların sonuçları, ineklerin yüksek süte verimine sahip olmalarının mutlaka zayıf döl verimine sahip olmaları anlamının gelmediğini göstermiştir. Fakat birçok üniversitenin araştırma sonuçları ise, düşük verimli olanlara göre, yüksek verimli ineklerin daha zayıf bir döl verimine sahip olduklarını, gebe kalmaları için daha çok tohumlama gerektiğini ve yüksek verimlilerin açık günlerinin daha fazla olduğunu göstermektedir.

İneklerde döl verimi problemlerini incelerken beslenme ile ilgili faktörler mutlaka dikkate alınmalı ve beslenme hakkında mutlaka şu iki konu göz önünde tutulmalıdır:

  1. Beslenme döl verimiyle ilgili problemlerin muhtemel nedenlerinden sadece biridir. Diğer ihtimaller hiçbir zaman ihmal edilmemelidir. İşletmede kızgınlığın saptanmasında yetersiz kalınması ve tohumlama zamanın iyi uygulanamaması, doğum sırasındaki hijyen ve sağlık koşullarının yetersiz olması, yanlış doğum uygulamaları ( doğuma zamansız ya da gereksiz müdahale, aşırı zorlamalar vb),  enfektif hastalıklar gibi birçok neden elimine edildikten sonra beslenme ile ilgili koşullar dikkatle gözden geçirilmelidir. Beslenme dışındaki bu faktörler de ciddi şekilde döl verimi problemleriyle sonuçlanmaktadır.
  2. Hayvanların beslenmelerinde protein, enerji, vitamin ve mineraller bakımından gereksinimlerini tam ve dengeli olarak karşılayacak bir beslenme programı uygulanmalıdır. Ayrıca iyi bir geçiş dönemi beslenmesi ve metabolik hastalıklara karşı alınacak bazı özel önlemler  ile metabolik hastalıklara karşı olan eğilim en aza indirilmelidir. Rasyonun kaliteli yem maddelerinde oluşması, hayvanların kuru madde tüketimlerinin doğru saptanıp yönetilmesi de önemli bir konudur.

Bir damızlık işletmede döl verimini etkileyen başlıca faktörler ve bu faktörler içerisinde beslemenin yeri aşağıdaki tabloda özetlenmiştir.

 Tablo 1. Döl Verimini Etkileyen Muhtemel Faktörler.

Yukarıda bahsedildiği gibi, döl verimi problemlerinin oluşmasında hijyen, doğum ile ilgili uygulama hataları ve diğer sağlık problemlerinin etkisi büyük olduğu kadar, beslemenin de çok önemli rolü bulunmaktadır. Özellikle geçiş dönemindeki besleme uygulamaları ve rasyon ile ilgili faktörler ineklerde döl verimini ciddi şekilde etkilemektedir. Uzun süredir süt sığırlarında hep süt verimine göre seleksiyon yapılmaktadır ve geçmişe bakıldığında ineklerde süt verim kabiliyeti 1940’lı yıllara göre 2000’li yıllarda 5 kat artmış durumdadır. Ancak bu süreç içerisinde döl verim kabiliyeti ciddi şekilde düşmüştür. Bu durumda özellikle de doğumdan hemen önce ve doğum sonrası oluşan stres faktörlerine karşı iyi bir besleme yönetimi zorunlu hale gelmiştir. Gebeliğin son dönemi ile doğum sonrası erken dönemde ineğin besin maddeleri gereksinimi fötal büyüme, meme gelişimi ve süt verimi nedeniyle önemli ölçüde artmakta, buna karşın kuru madde (KM) tüketimi azalmaktadır. Doğumdan sonra yükselen süt verimi nedeniyle ineğin gereksinimleri laktasyon pikine kadar önemli bir artış göstermektedir. Bu dönemde ineğin enerji gereksinimi ineğin o dönemdeki KM tüketim kabiliyeti ile karşılanamayacak kadar yüksektir ve dolayısıyla hayvan bir miktar kondisyon kaybında uğrar. Her ne kadar bu durumla ilgili tedbirler alınsa da tüketilebilen KM ile alınan enerji yetersiz kalır ve negatif enerji dengesi ( NED) denilen durum ortaya çıkar. Bu konuda yapılan çok sayıda araştırma da göstermiştir ki, NED durumunda enerji gereksinimini karşılayabilmek için vücuttaki enerji depoları olan yağ doku kullanılır ve bu nedenle yağ dokulardan çözünen esterifiye olmamış yağ asitleri  (NEFA) düzeyi kanda oldukça artış gösterir. Buna karşın, kanda insülin benzeri büyüme faktörü-I (IGF-I), glukoz ve insülin düzeyi düşer. Bu metabolik değişim hayvanın sağlığına zarar verdiği gibi, ovaryum yani yumurtalık faaliyetlerini ve gebe kalmayı da olumsuz etkiler. Bu olumsuz etkileri en aza indirebilmek için özellikle de daha önce bahsedilmiş olan geçiş döneminde çok iyi bir besleme yönetimi uygulanması şarttır.

               BESLENMENİN DÖL VERİMİNE ETKİLERİ

Enerji

Belki de birçok çiftlikte rasyonun enerjisi döl verimini etkileyen beslenme faktörlerinin başında gelmektedir. Yetersiz enerji tüketimi hem düvelerde hem de erken laktasyondaki ineklerde döl verimini olumsuz etkilemektedir. Laktasyon dönemi ile kuru dönemde aşırı enerji alınması hayvanın yağlanmasına ve sonraki laktasyon döneminde döl verim kabiliyetinin zayıf olmasına neden olmaktadır.

Düvelerin enerji bakımından eksik beslenmesi geç kızgınlık göstermelerine neden olur ve normal kızgınlık gösteren düvelerin de enerji bakımından eksik beslenmeye başlamaları ile kızgınlık faaliyetleri zayıflar. Örneğin büyük kısmı kötü kaliteli bir kuru ot ya da samandan oluşan bir rasyon ile beslenen düveler soğuk geçen kış aylarında yeterli kızgınlık faaliyeti gösteremezler. Rasyonlarına tahıl kırmalarından biri ilave edildiğinde ya da bu hayvanlar iyi kaliteli bir çayır otu ile beslenmeye başladıklarında hemen kızgınlık faaliyetleri normale döner.

Yüksek verimli ineklerde doğumdan sonra negatif enerji dengesi de döl verimini olumsuz etkileyen faktörlerin başında gelmektedir. Yapılan çalışmaların sonuçlarına göre, ineklerin normal östrus aktivitelerine zamanında başlaması doğumdan sonraki ilk 3 haftadaki negatif enerji dengesi ile yakından ilgilidir. Bu dönemde negatif enerji dengesi ne kadar fazla olursa ineğin normal yumurtalık faaliyetlerine başlaması o kadar gecikmektedir.

Çoğu yüksek verimli inek doğumdan sonra süt veriminden doğan enerji ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde enerji tüketemez ve canlı ağırlık kaybı başlar. Doğumdan sonraki ilk 5 haftada 1 kondisyon (yaklaşık 60 kg) ‘ dan daha fazla canlı ağırlık kaybeden ineklerde ilk tohumlamada gebe kalma oranı   %17’ye kadar düşmektedir. Oysa bu kondisyon kaybı 0.5 kondisyon civarında olan ineklerde bu dönemde gebe kalma oranı başka bir hastalıktan muzdarip değilse % 65’i bulmaktadır.

Laktasyonun son döneminde ya da kuru dönemde yağlandırılan ineklerde ise sonunu atamama, metritis eğilimi artmakta ve doğumdan sonra bu hayvanlarda daha fazla yumurtalık kistine rastlanmaktadır. Ayrıca bu hayvanların doğumdan sonra yem tüketimleri daha düşük olmakta ve bu nedenle birçok metabolik hastalığa açık hale gelmektedirler ve bu durum da döl verimi kabiliyetlerinin düşmesine neden olmaktadır.

Protein

İneklerde uzun süreli protein eksikliğinin döl verimini düşürdüğü ile ilgili birçok araştırma mevcuttur. Bunun yanısıra hayvanın ihtiyacını aşırı şekilde aşan protein tüketiminin de önemli döl verimi problemlerine yol açtığı kanıtlanmıştır. ABD ve İsrail’de yapılan çalışmalar ineğin ihtiyacından % 10-15 daha fazla protein tüketmesinin gebelik başına tohumlama oranını ve iki buzağılama arasındaki aralığı artırdığını ortaya koymuştur.

Bazı çalışmalarda ise ihtiyaçtan fazla protein tüketiminin döl verimi üzerine olumsuz etkisi olmadığını göstermektedir. Bu durum rasyon protein oranı ve döl verimi etkileşimi ile ilgili daha fazla araştırma yapılması gerektiğini göstermektedir. Ancak, birçok çalışmada rasyonun sadece protein oranının değil, rasyon enerji kaynaklarının türü, proteinin rumendeki eriyebilirlik oranı ve hızı gibi birçok faktörün bir arada etkili olduğu ortaya konmuştur. Aşırı olmayan fakat rumende çok hızlı çözünen protein kaynaklarının varlığında, ya da yine aşırı protein içermeyen rasyonlarda kolay eriyebilen karbonhidrat kaynaklarının yetersizliğinde ciddi döl verimi problemleri oluşmaktadır. Bu nedenle hayvanların süt ya da kan üre azotu düzeylerinin takip edilmesi ve rasyondaki protein düzeyi ve rumende azot kullanım yeterliliğinin takip edilmesi gerekmektedir. Süt üre azotu düzeyinin 12-18 mg/dl arasında olması sağlanmalıdır. Bu amaçla rasyondaki işkembede kolay çözünen protein kaynakları ile kolay eriyebilen karbonhidrat kaynaklarının iyi dengelenmesi gerekir.

Mineraller

Rasyonda mineral yetersizliği ya da dengesizliği de döl verimi sorunlarına yol açabilmektedir.

Fosfor eksikliğinde ineklerde yumurtalık aktivitelerinin zayıfladığı ve buzağılama aralıklarının arttığı saptanmıştır. Rasyondaki kalsiyum düzeyi ve kalsiyum/fosfor oranları ile döl verimi ilişkisi ile ilgili yapılan çalışmalarda belirgin bir sonuç elde edilememiştir. Ancak, hipokalsemi durumunda son atamama ve metritis olgularındaki artışın dolaylı olarak döl verimi kabiliyetini azalttığı belirtilmektedir.

Özellikle kuru dönemde selenyum ve vitamin E takviyelerinin ineklerde son atamama ve doğum sonrası erken dönemde görülen metritis olguları arasındaki ilişkiyi araştıran çalışmalarda çelişkili sonuçlar elde edilmiştir. Araştırmacılar sonuç olarak selenyum bakımından fakir olan yem maddeleri ile beslenen ineklerde rasyona selenyum takviyesinin ve E vitamini enjeksiyonlarının tavsiye edilebilir bir uygulama olduğu kanısına varmışlardır.

Yumurtalık aktiviteleri ile tiroid aktivitesi arasında yakın bir etkileşim olduğu için ineğin günde 15-20 mg iyot alması gerektiği bildirilmektedir. Ancak ihtiyaçtan fazla iyot alımının hayvanın sağlığını olumsuz etkileyeceği ve hastalıklara karşı direnci düşüreceği de göz önünde bulundurulmalıdır.

Düvelerde aşırı potasyum tüketimi erginliğe ulaşmayı ve yumurtalık aktivitelerinin başlamasını geciktirdiği saptanmıştır. Diğer taraftan bakır, mangan ve çinko gibi iz elementlerin noksanlığı da döl verimi problemlerine neden olmaktadır. Aynı zamanda flor zehirlenmesi de yavru atmalarla sonuçlanabilmektedir.

Vitaminler

Ticari yem karmaları ile beslenen hayvanlar uygun oranlarda vitamin ve mineral takviyelerini alabilmektedirler. Ancak ticari yem kullanmayan işletmelerde rasyonlarda mutlaka vitamin-mineral katkıları yapılması gerekmektedir. Aksi taktirde vitamin ve mineral eksikliğine dayalı bazı hastalıklarla ve aynı zamanda süt ve döl veriminde azalma gibi problemler ile karşı karşıya kalınacaktır.

İneklerde vitamin A eksikliğinde cinsel olgunluğun gecikmesi, yavru atma, son atamama, metritis gibi bozukluklar görülmektedir. Özellikle kötü kaliteli kaba yem ile beslenen hayvanların mutlaka vitamin A bakımından takviye edilmesi gerekmektedir. Uygun şekilde yeşil rengini koruyarak kurutulmuş kuru otlar iyi bir -caroten kaynağıdır. -caroten A vitamininin ön maddesi olduğu gibi bir çok bilim adamı bu etkenin döl veriminde vitamin A dan ayrıca kendi başına bir etkisi olduğunu ileri sürmektedir. Mısır silajı ve güneşte kurutulmuş kaba yemlerle beslenen hayvanlarda -caroten takviyesinin döl verimi üzerine olumlu etkileri olduğu görülmüştür. -caroten noksanlığında aşağıdaki bozuklukların oluştuğu belirtilmektedir :

  • Uterus involüsyonunda gecikme
  • İlk kızgınlığa gelme zamanının gecikmesi
  • Yumurtalık faaliyetlerinin doğumdan sonra gecikmesi ya da zayıflaması
  • Yumurtalık kistlerinin artması
  • Embriyonik ölümlerde artış

Araştırmacılar birçok vakada -caroten takviyesi ile sorunların çözüldüğünü fakat vitamin A takviyesi ile aynı olumlu etkinin alınamadığını bildirmektedirler.

Yapılan birçok araştırmada vitamin E ve vitamin D takviyesinin döl verimi üzerine belirgin bir etkisinin olmadığını göstermiştir. Fakat, bu vitaminlerin eksikliğinde görülebilecek birçok sağlık problemi de döl verimi üzerine dolaylı yoldan olumsuz etki yapabilecektir. Bu nedenle hayvanların mineraller ve vitaminler bakımından eksiklik yaşamayacakları şekilde beslenmeleri döl veriminin iyileştirilmesi konusunda mutlaka olumlu etkileri olacaktır.

Sonuç olarak söylemek gerekirse ineklerin beslenmeleri ile döl verim kabilyetleri arasında çok yakın bir ilişki bulunmaktadır. Hayvanların döl verimi bakımından birçok bozukluk ya da yetersizliği yaşamamaları için, mutlaka,  kuru dönemden başlamak şartıyla, yeterli ve dengeli bir besleme programı ile beslenmeleri gerekmektedir.

Prof. Dr. H.Melih YAVUZ

Online Ödeme

Hizmet kalitemizi artırmak adına internet sitemizde çerezler kullanmaktayız. Detaylı bilgi almak için Çerez Politikası sayfamızı inceleyebilirsiniz.